19 Şubat 2010 Cuma

Station Vagon..

Böyle mi deniyordu? Hani şu arka koltuğun arkasında geniş üç oda bir salon bagajlar bulunan "aile " otomobillerine?
Hah işte tam onlar..Pazar günü ritüellerimiz vardı bizim,Ege'nin yüksek taraflarında bir kasabada yaşardık o zaman. Güzeldi ama!Evde huzursuz dışarıda mutluyduk."Dostlar alışverişte görsün"dü en kallavi veciz sözümüz.
İşte o kenarda kalmış kasabanın yine kenarda kalmış ama müthiş mesire yerleri vardı ve pazar günü,hafif yanmış et ve is kokularının peşinden gidilirdi oralara maaile...
Mevzubahis,tuhaf "bagaj"da yolculuk ederdim inat ve ısrarla..Neymiş geriye bakarsam midem bulanırmış.Annem öyle söylerdi.
Cisimler küçülür geriye bakarken,insan algısı yavaşlamakla hızlanmak arasında gider gelir..Bir garip vertigo haline kadar varır abartan bünyeler..
15 yıl sonra. Ben yine elimde bir tutam siyah saçımla kendi kendime bıyık yaparken o bagajda oturuyorum..Görüntüler küçülüyor.Yüzler silikleşiyor.
Annem haklıymış.
Midem bulanıyor.
Hem de çok bulanıyor.