16 Aralık 2010 Perşembe

"Aynı fikirde değil de aynı histe gibiyiz."

"Mutabık mıyız?" diye sordu, her zamanki keskin ve net sesiyle. Bütün gününü birileriyle "mutabık kalmaya çalışmak" da bir biçimde mutabık kalınamayanlarla savaşarak  harcadığından mıdır nedir takıntı haline gelmişti bu tip sorular.

Come away with me....


Oysa "Anlaşabildik mi?" diye karşılık verdi " O " ; güzel sesiyle. Arada ne çok fark vardı, anlaşabilmek daha iyileştirici bir sözcüktü tartışmasız. "Anlaşabildik canım." cevabını verirken O'na, içinin ta dibinden gelen gülümsemeyi bastıramıyordu.

İnsanlar da böyledir zaten. Kendi hazırladığı zeminde, hayatın da katkıda bulunduğu kurallar zincirine sadık kalarak mecburen uzlaşanlar, öte yandan karakterinin sivri köşelerinin Tanrısal bir güçle yumuşatıldığına inandığım "Anlaşmak" sözcüğünü hakkını vererek yaşayanlar...

Mutabık kalmasa da fikren anlaşamamış da olsalar, başka şeyler vardı. Başka şeyler ki onları birleştiren, bütün eden, tam kılan, eşine az rastlanır şeyler...
Müstakbel hikayelerin başlangıcı, evvelin sonlanması...
Bu da bir başka öykünün konusu...