6 Mart 2010 Cumartesi

Zamanın Ruhu

Bir ay...30 gün...Bilmemkaç saat,bilmem kaç dakika..Sonra yıllar.Yaşanmışlık hatta "yaşlanmışlık"lar...
"Zamanın izafiliği" gibi soyutun da soyutu bir hal,hafif ve ılık bir rüzgar gibi geçiyor bugünlerde tenimden...Ne tuhaf;geçmeyecek sandıklarının sana gitgide yabancılaşması,evvelinden ezelinden emin olduklarının artık anı belleğine bile dahil olamayacak detaylar olarak kalmaları..Kalacak olmaları...
İlkellik midir yoksa insanoğlunun kusurlu kusursuzluğu mu bilmem ama,mizaca bir yerden yapışmış tanrısal bir lütfu keşfeder gibi tanıyorum tevekkülü...
Bu sebeptendir soru sormaktan usanmayan ben sevmez oldum artık "mi"leri "mı"ları,"neden"leri "nasıl"ları...
Şimdi kurgusu klişelerle örülmüş bir psikolojik gerilim filminde;hani şu malum "Aslında karakter şizofrenmiş" ya da "Bütün bunlar esas oğlanın sanrısıymış" dediğimiz cümlelerin noktası gibi duruyorum oturduğum yerde.Kah hayal kırıklığı,kah dehaya hayranlık,kah masum bir şaşkınlık uyandırarak...
Evet! Aslında hepsi bir rüyaydı.Ve aslolan sadece o Kadıköy vapurundaki rüzgardı.Zihnimdeki metafor ise zaten uzun zamandır belliydi ZAMANIN bir RUHU hep vardı...Mesele şu ki,ben ancak dokununca anladım...