22 Aralık 2010 Çarşamba

Aslı Gibidir.

17 Aralık 2010 Cuma

Utanmadan İddia Ediyorum!

Kediler ve Kitaplar'dan alınmış, benimse atlasinyuku.blogspot.com'dan okuyup (sevdiğim bir blog olur kendileri) bloguma adapte ettiğim, kendime uyarladığım bir liste bu. Okuyunca nedense soruları cevaplayıp, sinema tercihlerine değer verilen, sanat sever bir "celebrity" gibi hissetme isteği hasıl oldu bünyemde. İşte kendi kendime yapmış bulunduğum şizofrenik ropörtajım;

Geçen yıl gördüğünüz en iyi film:
50 Dead Men Walking, Precious , Zeki Demirkubuz'un Kıskanmak filmi ve This Is England hariküladeydi.

En hafife alınmış film:

The Educators, Prozac Nation (Christina Ricci'nin hatırına)

En şişirilmiş film:
Twilight serisi,Inception, 500 Days Of Summer ha bir de The Curious Case Of Benjamin Button

Sizi gerçekten mutlu eden film:

Forrest Gump, Jeux D'enfants, Amelie, School Of Rock, 2 Days In Paris, L'Auberge Espagnole

Sizi hüzünlendiren film:

Das Wilde Leben, The Doors, Breathless, Good Bye Lenin, Little Miss Sunshine,In The Mood For Love

En çarpıcı, en afallatıcı sona sahip film:
Old Boy, Auf Der Anderen Seite, Mulholland Dr.

En sevdiğiniz aşk hikayesini barındıran film?
Walk The Line’daki çilekeş aşkı çok etkileyici bulsam da Selvi Boylum Al Yazmalım derim her daim.

Defalarca izlediğiniz film:
Volver, Stalker, Dead Poets Society, Into The Wild, Back To The Future serisi ve daha bir sürüsü...

Klâsiklerden en sevdiğiniz film:

Engin bir kültürüm olmada da bu hususta, verdiği masalsı hisle Les Enfants Du Paradis derim herhalde. Modern Times falan zaten söylemeye gerek yok...

Nefret ettiğiniz film:

Twilight kesinlikle başta gelmek üzere, Harry Potter ve muadilleri bir de şu dozajı çoktan kaçan Scary Movie ayarındaki filmler. "Teen Slasher" filmlerden hiç bahsetmiyorum, azalarak bitsin temennisinde bulunuyorum sadece!

Gizli gizli sevdiğiniz film:

Rocky IV...! Bokstan zerre anlamam, Stallone'ye pek düşkün olduğum söylenemez, lakin filmdeki o bitmeyen gaz havası ve muazzam müzikler beni benden almıştır gizli gizli. (Not: Tabikii US sempatizanı değilim, benim olayım tamamen "gaz":))

Kimsenin sevmenizi beklememesi gereken filmler:

Bol aksiyonlu milyar dolarlık Hollywood yapımları. Örnek:Speed, The Matrix ve sair.... Ayrıca Sandra Bullock'un oynadığı her filmden de mümkün mertebe kaçınırım.

Kendinize en yakın hissettiğiniz film karakteri:

Dengesizliği ile meşhur "Sophie Kowalsky". Pek severim kendisini, adeta kardeşim gibi:)

Sizi hayalkırıklığına uğratmış film:
500 Days Of Summer Zooey Deschanel hariç çok sıradandı, Alice In Wonderland'den hiç bahsetmeyeyim bile zira bir sene bekledikten sonra güzel kapak olmuştu.

En sevdiğiniz korku filmi:

Bilmem bu kategoriye sokabilir miyiz bilmem, gerilim kategorisine daha bi girer gibi ama The Shining derim.

Favori oyuncunuzun en sevdiğiniz filmi:
Javier Bardem sanırım. (Bkz: Latino Lover:)) Mondays In The Sun'da pek bir hoş değil miydi zat-ı şahaneleri?

Merakla beklediğiniz film:
Birinci sırada kesinlikle Black Swan gelir ama Copie Conforme'yi de merak etmiyor değilim hani, Juliette Binoche ablamız söz konusu olunca.

16 Aralık 2010 Perşembe

"Aynı fikirde değil de aynı histe gibiyiz."

"Mutabık mıyız?" diye sordu, her zamanki keskin ve net sesiyle. Bütün gününü birileriyle "mutabık kalmaya çalışmak" da bir biçimde mutabık kalınamayanlarla savaşarak  harcadığından mıdır nedir takıntı haline gelmişti bu tip sorular.

Come away with me....


Oysa "Anlaşabildik mi?" diye karşılık verdi " O " ; güzel sesiyle. Arada ne çok fark vardı, anlaşabilmek daha iyileştirici bir sözcüktü tartışmasız. "Anlaşabildik canım." cevabını verirken O'na, içinin ta dibinden gelen gülümsemeyi bastıramıyordu.

İnsanlar da böyledir zaten. Kendi hazırladığı zeminde, hayatın da katkıda bulunduğu kurallar zincirine sadık kalarak mecburen uzlaşanlar, öte yandan karakterinin sivri köşelerinin Tanrısal bir güçle yumuşatıldığına inandığım "Anlaşmak" sözcüğünü hakkını vererek yaşayanlar...

Mutabık kalmasa da fikren anlaşamamış da olsalar, başka şeyler vardı. Başka şeyler ki onları birleştiren, bütün eden, tam kılan, eşine az rastlanır şeyler...
Müstakbel hikayelerin başlangıcı, evvelin sonlanması...
Bu da bir başka öykünün konusu...

13 Aralık 2010 Pazartesi

Evet "Yafta"lıyorum.Hem De Kendimi !

Yaşlandıkça "hava" konulu konuşmalarında artış gözlemlenen, adeta "gönüllü meteorolog" olup ahkam üstüne ahkam kesen, tahminlerinin tutmasını gururla izleyen orta yaşlı zat-ı şahanelerden bahsetmek istiyorum şiddetle.

"Bu hava kesin kar topluyor"cular bu sezon oldukça revaçta. Öğle tatillerinde oturdukları kalabalık masalarda, çorbalarını hüpürdetirken masadaki arkadaşların dikkatini toplamaya görsünler, o zaman değmeyin keyiflerine.

Son bir kaç sezonun istikrarla yükselen trendi ise "İklimlerin bile dengesi bozuldu"cular. Bu örgüt işin sosyal yanına daha vakıf gibi görünüp, konuşmalarını "küresel ısınma", "sera etkisi", "ozon tabakası" gibi sair terimlerle zenginleştirirler ve bu da toplanan dikkat katsayısını ciddi oranda etkiler.

Yukarıdaki sınıflandırmanın bilimsel bir gerçekliği var mı? Elbette yok. (Kaynak; 25 yaşını bitirmek üzere olan genç bir kadının, 26 rakamından deliler gibi korkmasının vermiş olduğu "Öz eleştiri" eğilimi.)

Sıkıntı
Evet son 3 gündür, hatırımı soranlara havadan bahsedip şikayet ediyorum. Demem o ki; yukarıda bahsettiğim iki örgütün üyesi olmasam da sempatizanı olmuşum da haberim yokmuş! "Daha daha nasılsınız?" faslına da geçmezsek iyidir...
Gel bakalım "25", az kaldı seni de arşive kaldırıyoruz...